Suriye sorunu ve Kürt birliği


Suriye sorunu ve Kürt birliği

07 Şubat 2013 Perşembe 13:52
Suriye’de önümüzdeki ay ikinci yılına girecek çatışmalar devam ederken, savaşın net bir galibi henüz belli değil.Genel tahminlerin aksine Suriye’deki Esed rejimi kısa sürede yıkılmadığı gibi, yakın zamanda da yıkılacağa benzemiyor. Rejim karşıtı gösterilerin ilk başladığı dönemlerde görüştüğüm PYD lideri Salih Müslüm bu konuya vurgu yapmış, Beşar Esed rejiminin mevcut haliyle en az iki yıl bu savaşı sürdüreceğini dile getirmişti.
mutlu-200.jpgGelinen noktada zaman Salih’i haklı çıkartmışa benziyor. Yakın gelecekte radikal bir takım gelişmeler olmazsa, Şam’daki rejimin bir süre daha iktidarda kalacağı görülüyor. Radikal değişiklik derken, Washington’a baktığımızda Suriye siyasetinde pek de bir değişiklik yok. Her ne kadar basında Obama yönetiminin tavrını eleştiren yazılar kaleme alınsa da, Suriyeli muhaliflere ağır silah desteği sağlanmalı şeklinde görüşler öne çıksa da, bu yazıların Başkan Obama’yı pek de etkilemediği görülüyor. Ayrıca, yeni Dışişleri Bakanı John Kerry’nin açıklamalarında da gözle görülür, farklı bir durum görünmüyor.
Aslında son dönemlerde Suriye’deki durum El Kaide yanlısı El Nusra Cephesi gibi radikal, İslamcı örgütlerin Kürtlere saldırmaları merkezinde ele alınmakta. Washington ve Batılı birçok ülke bu tür radikal silahlı örgütlerin güçlenmesinden çok rahatsız. Zaten ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Victoria Nuland da Aralık ayında El Nusra Cephesi’nin terör örgütleri listesine alındığını açıklarken, “El Nusra her ne kadar kendisini meşru Suriye muhalefetinin bir parçası şeklinde göstermeye çalışsa da, biz bunu El Kaide’nin, Suriye halklarının mücadelesini kendi zararlı çıkarları için sabote etmesi olarak görüyoruz” diyerek, Washington’un bu tür örgütlere karşı tavrını net olarak ortaya koymustu.
El Nusra Cephesi ve Guraba El-Şam gibi radikal örgütlerin Suriye’deki yayılmasına PYD’nin ya da bir başka deyişle YPG’nin engel olması, açıkça olmasa da birçok çevre tarafından dolaylı olarak olumlu bir şekilde dillendiriliyor, Kürtlerin Suriye’deki laikliğin en büyük koruyucusu oldukları dile getirilyor. Son zamanlarda PYD’nin bu rolüne vurgu yapan çok sayıda makale Amerikan ve dünya basınında göze çarpmakta. Bu tür yorumlar yapılırken, bu silahlı grupların Türkiye üzerinden Serêkanîyê yani Rasulayn’a girdikleri birçok çevre tarafından zaten dile getirilmekte. Ankara’nın bu İslamcı gruplara destek vererek aslında El Kaide’ye destek verdiğine vurgu yapılmakta. Hatta bir iddiaya göre Türkiye Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu’nun Washington ziyareti sırasında bu konunun Amerikan yönetimi tarafından kendisine iletildiği öne sürülmekte. Ayrıca,Ankara’nın bu silahlı gruplara silah ve para desteği vererek, Suriye’nin Haseki şehrindeki petrol kaynaklarının Kürtlerin eline geçmesine engel olmaya çalıştığı birçok Kürt partisi tarafından açıkça ifade edilmekte. Yakın zamana kadar dolaylı ya da direk olarak Türkiye’ye yakın duran birçok parti ve şahsiyetin de bu son saldırılardan sonra Ankara’ya daha mesafeli bir tutum aldıkları ve PYD’ye yaklaştıkları da net olarak görünen başka önemli bir husus.
Bir başka deyişle, Türkiye’nin desteğiyle El Kaide yanlısı radikal örgütler tarafından Kürtlere karşı yapılan saldırılar şimdiden Kürt muhalefetini PYD etrafında toplamaya başladı. PYD’yi kendilerine rakip olarak görüp, her fırsatta rahatsızlıklarını yüksek sesle dile getiren ve Kürt Ulusal Konseyi (KNC) içinde yer alan partilerin büyük bölümü, son dönemde açıkça PYD’yi destekleyip, bu radikal Arap milliyetçisi saldırıları kınamaktalar. Hatta bazı Kürt partilerinin YPG ile birlikte bu örgütlere karşı savaştıkları da bilinmekte.
Her ne kadar bu nispeten daha zayıf partilerin, isteyerek değil de halkın artan bir şekilde “sadece PYD bizim için savaşıyor, diğerleri ortada yok” şeklindeki tepkilerinin de etkisiyle PYD’yi destekledikleri dillendirilse de, gelinen noktada Suriye Kürdistanı’nda ulusal birlik duygusu ve kendi topraklarını İslamcı, radikal Arap gruplarından temizleme kaygısı hakim durumda.
Kürtler açısından bakıldığında PYD’nin Kürtleri dış saldırılardan koruyan, kendileri için çarpışan yegane güç olarak öne çıktığı ve prestij kazandığı birçok uzmanın hemfikir olduğu bir konu. Batılı çevreler ekseninden bakıldığında ise PYD’nin radikal İslam’ın gelişmesi önünde laik bir duvar olduğu dile getirilmekte. Kürtlerin, kendileri için olumlu sonuçlar doğurabilecek bu durumu akılcı bir şekilde değerlendirip, Batılı devletlerin desteğini almaları, etkin bir şekilde kendi içlerinde oluşturacakları birliğe bağlı.
Yukarıda bahsettiğimiz, son dönemlere damgasını vuran birlik ruhunun, 3 milyona yakın Kürt halkının gelecekteki Suriye içerisinde, kendi hakları ile özgürce yaşayabilmesi için hayati bir önem taşıdığı şüphe götürmez.Geçen Temmuz’da Erbil’de ilan edilen Yüksek Kürt Konseyi’nin (Desteya Bilind a Kurd) kağıt üstünde değil de gerçek anlamda hayata geçirilmesi, Suriye’deki Kürtlere askeri gücün yanı sıra uluslarası alanda diplomatik ve siyasi güç de sağlayacaktır. Kürt parti ve şahsiyetlerinin küçük çıkarlar peşinde koşmak yerine, halkın genel çıkarlarını göz önünde tutan, yapıcı politikalar yürütmeleri oldukça büyük öneme sahip. Ancak bu şekilde Kürtler kendi taleplerini hem Suriye muhalefetine, hem de uluslararası güçlere kabul ettirebileceklerdir. Yüksek Kürt Konseyi sözcüsü Ahmed Süleyman liderliğindeki bir heyetin 6 Şubat günü Serêkanîyê şehrine yaptığı ziyaret de halka moral vermesi açısından birçok çevre tarafından oldukça moral verici görülmekte. Kürt İlerici Demokrasi Partisi’nin (Partîya Demokrat a Pêşverû ya Kurd) önemli yöneticilerinde biri olan Süleyman’ın burada yaptığı konuşmada ulusal birlik ruhunu öne çıkaran mesajlar vermesi ve YPG’nin direnişini övmesi sanal alemde çokça paylaşılan bir konu oldu.
Elbette ki Kürt partilerinin de bundan sonraki dönemlerde daha dikkatli olmaları gerekiyor. Birbirleri aleyhine demeç vermeye sonlandırıp, birliği pekiştirici bir dil kullanmaları çok büyük öneme sahip. Bugün kendisiyle görüştüğüm gazeteci Barzan İso da bu konuya vurgu yapıp, “her ne kadar Kürt partileri arasında belirgin görüş ayrılıkları olsa da, dış tehditler sorun olduğunda Rojava Halkı bir arada kenetlenmesini iyi bilir” şeklinde konuşmuştu.
Son olarak, Suriye’deki siyasi gruplar var olan kaynakların Yüksek Kürt Konseyi aracılığıyla organize edilip, tüm vatandaşlara adil bir şekilde dağıtılmaları sağlanmalı. Suriye Kürdistanı’nı tehdit eden ekmek, su, ilaç, yakacak malzemesi ve mazot yokluğu gibi sorunların acilen çözümü için ortak çaba harcanmalıdır ki bu da ancak yukarıda belirttiğimiz birlik ve dayanışma ile mümkündür.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kâhta'dan Madagaskar'a Osman Sebrî

Dikkat! İnsani Yardım Konvoyları Çıkabilir

Batı Kürdistan Til Koçer operasyonu askeri analizi (grafik ve analiz)