Suriye’de propaganda savaşları 2: İslami Cephe-Al Qaide-İŞİD
Suriye Arap topraklarında ve Kürdistan’da devam eden iç savaşta
Al Qaide ve ÖSO’ya bağlı kimi grupların başlıca propaganda yöntemi “general korku”dur. Özellikle eylemlerde
esir aldıkları düşman unsurlara yaptıkları işkenceler ve öldürme biçimleriyle
ün yaptılar. Twitter, facebook ve youtube kanallarını kafa kesme, kırbaçlama,
halka açık meydanlarda kurşuna dizme şeklinde herhangi bir savaşta “insanlık
suçu” sayılabilecek öldürme biçimlerini son iki yıldır olağanlaştırdılar. Türkiye
hükümetinin ve insani yardım kuruluşlarıyla bazı dernek ve vakıflardan
aldıkları destekle “acımasızlıkta, vahşette” sınır tanımadılar. Önce esir rejim
askerlerine, sonra Suriye ulusal savunma kuvvetlerine, daha sonra rejim
yanlılarına, daha da sonra PYD-YPG-El Ekrad cephesine ve yanlılarına
uyguladıkları insanlık suçu şiddeti demokrasi yanlısı zayıf ÖSO gruplarına da
uyguladılar. Kitle iletişim araçlarını bu tip suçları yaymak için bolca
kullandılar. İŞİD, El Nusra, Liwa Hamza ve Ahrar al Şam gibi Al Qaide’ye yakın
gruplar Batı ülkelerindeki “terörist cihatçı” tipi aktivistlerden de yararlanma
imkanı bolca buldular. Stratejik olarak Suriye’deki rejimi yıkmanın ötesinde
hedefleri var. İslami diktatörlük (emirlik) olmayan tüm modern dünya
rejimlerine “tağut rejim” derler. Stratejik propaganda temelleri “kafir-mümin”
etiketlemelerine dayanır. BAAS diktatörlüğünü Batı yanlısı, İsrailci, ABD’ci
diye nitelerler. PKK/PYD/YPG düşmanlıklarını da bu argümanla açıklamaya
başladılar. TC’deki iktidar yanlısı yazar çizer tayfadan 2011’den bu yana
siyasi destek gördüler. Komünizm döneminde ABD destekli milislere atfen
kullandıkları “mücahit” terimini Suriye’deki ve Batı Kürdistan’daki savaş
suçlarının tamamını temize çekmek için kullanıyorlar.
Bu gruplara göre haram olan her şey en şiddetli şekilde
cezalandırılmalıdır. Bazı örnekler:
Kürdistan diye bir
siyasi coğrafya istemek haramdır. O zaman Kürt şehirlerine, kasabalarına,
köylerine yüzlerce kiloluk bombalı araçlarla intihar saldırısı yapmak helaldir.
(Kobane ve Qamişlo’daki saldırılarda onlarca çocuk öldürülmüştü.)
Kürtlerin ulusal
kurumlarını oluşturması haramdır. Kültürel ve siyasi kurumlar havaya
uçurulmalıdır. (Gire Spi”Tel Abyad” halk evinin bombalanması, Kürt evlerinin
Arap ailelere devredilmesi)
Alevilerin Alevi
olması suçtur. Görüldükleri yerlerde ezilmeliler. Bugüne kadar sağ
yakaladıkları rejim yanlısı Alevileri kurşuna dizerek, kafalarını keserek
teşhir ettiler. 6 Ağustos 2013’te başlattıkları ““Müminlerin Annesi Aişe” operasyonuyla rejim ordusuyla sert
çatışmalara girdiler. 150’ye yakın sivil Alevi katledildi. Suriye insan hakları
örgütleri ve Batılı tarafsız kuruluşlar tanıklıklara dayandırarak bu katliamı
belgeledi. Bu katliam İslamcı gruplara göre tağut rejimin devrilmesi amacıyladır.
Helal katliamdır.
Müslüman
olmayan inanç gruplarının ibadet yerlerini tahrip etmek, kiliselerini bozmak,
kadınları dahil birçok şeyi ele geçirmek helaldir.
Demokratik
düzen için savaşan ÖSO gruplarının da katli helaldir.
Tüm bu kötülükleri büründürdükleri mantıksal
açıklamaları ise şöyle:
“Öldürdüğümüz
insanlar diğer dünyada masumlarsa cennete gidecekler, günahkar iseler cehenneme…
Biz her iki durumda da Allah’a yardımcı oluyoruz, Allah’ın savaşını yürütüyoruz.”
Bu savlarını desteklemek için söyleyemeyecekleri yalan yoktur. Tüm propaganda
argümanlarını bu kıstas üzerine yürütüyorlar.
Askeri açıdan da
abartmak, yalan söylemek, hayali zaferler müjdelemek bu İslamcı gruplar için de
“sıradan bir olay”. Ahrar Al Şam’ın Türkçe
hesabından bazı tweetler: (Bu hesap
İngilizce ve Arapça hesapların çevirisini yapar. Bu açıdan önemli)
PKK dedikleri YPG. Bu açıklama Ahrar al Şam’ın diğer
sosyal ağ hesaplarından da yapıldı. İŞİD ve Al Nusra’ya yakın hesaplar da bu
açıklamayı doğruladı. İşin ilginç yanı bu açıklamadan sadece 5 gün önce Til
Koçer ilçesini, çevre köyleri ve sınır kapısını YPG, büyük bir devrimci operasyonla
ele geçirmişti. Bu açıklamanın yapıldığı günlerde de Ras’ul Ayn dedikleri
(Serekaniye) çevresinde YPG yine büyük bir operasyon başlatmış, onlarca köy 5
günde özgürleştirilmişti. Bu açıklamadan
6 gün sonra da en zor bölge Tel Xalef, YPG tarafından özgürleştirilecekti.
Yarubiye
dedikleri yer Tel Koçer. Nerdeyse bölgedeki tüm askeri varlıklarını YPG’ye
bırakıp kaçmak zorunda kalan İslamcı cephe (İŞİD-Al Nusra-Liwa Hamza-Ahrar al
Şam) büyük operasyondan birkaç gün sonra bu açıklamayı yapıyor. Kordukları
videonun nerede çekildiği belli değil. Muhtemelen Tel Hamis’ten-30/40 km öteden
havan atışları yapmışlardır.
Sözünü
ettikleri saldırı bir nokta baskınıydı 8 YPG savaşçısı hayatını kaybetmişti,
ama hiçbir yeri ele geçiremedikleri gibi ardından YPG’nin düzenlediği operasyonda
kayıplar verdiler.
Başarısız askeri
durumlarda yaptıkları açıklamalar:
Irak ordusu, Suriye ordusu, Hizbullah ve Rusya YPG’ye
doğrudan destek vererek Tel Koçer sınır kapısını mücahitlerden ortak
operasyonla aldılar. (Irak ve Suriye ordularının işi gücü yok YPG’yi
desteklesinler, zaten askeri açıdan boka batmış durumda iki ordu da… Biri Şam’ı
diğeri Bağdat’ı koruma derdindeyken)
Tel Xalef’te YPG’nin
saldırısı olmadı, güçlerimiz geri çekildi. Bölgeye yönelik kuşatmamız devam
ediyor.(Bu açıklamadan sonra 18 köy YPG
tarafından alındı)
Bu açıklamayı yaptıkları günlerde Afganistan ve Irak’tan
getirttikleri gerilla eğitimli onlarca Al Qaide militanı Rimelan’da 8 tankla
birlikte ölümüne saldırmış, çoğu YPG tarafından imha edilmiştir. Tankların ve
askeri araçların vurulma anları da YPG tarafından videoya alınmıştı. Bu çatışmalarda
14 YPG savaşçısı da hayatını kaybetmişti. SOHR’un belgelediği İslamcı cephenin
ölüm sayısı da YPG’nin verdiği rakamları hemen hemen doğruluyordu.
26 Temmuz 2013’teki YPG’nin
başlattığı Serekaniye operasyonuyla birlikte sürekli mevzi kaybeden İslamcı cephe
ve Al Qaide Derik-Tirbespiye, Dirbesiye, Qamişlo, Amude, Tel Koçer, Girke Lege,
Rimelan, Ebu Rasen, Twania, Tel Temir, Tel Maaruf’tan askeri açıdan da sökülüp
atılmıştır. Yaptıkları tüm propaganda
çalışmaları anında cevap bulmuş, sosyal ağlarda alaylık olmuşlardır.
Bunları gönülden
destekleyen Batı ülkelerinde ikamet eden iki hesap da Saddamcı ve Al Qaide
taraftarlarıdır. Al Tamimi Iraklı bir fanatik ve istihbarat analisti diye geçinir. Kendisi Arap şovenizminin Batı görmüş halidir. Cihatçı terörizmin tüm propaganda faaliyetlerini büyük bir iştahla yapar. Twitterde onu izlemek bazen keyfili oluyor. Mesela Elok köyüne yönelik YPG operasyonunda Al Qaide akyıplarının 30'un üstüne çıkmasıyla "uyumanın" daha iyi bir yol olduğunu açıklamıştır.
Bir diğer hesap da Pakistanlı İngiltere vatandaşı Shami... Kürtlerin öz yönetim haklarına düşman bir aktivist. Zaman zaman twitterda Kürt kadınlarına yönelik aşağılayıcı tutumlarla biliniyor. Sanırım hayatta en büyük kabusu YPG/YPJ'li kadın savaşçılar. İngilizce bildikleri için bu iki hesap da Al Qaide ve İslamcı grupların tüm kirli bilgilerini temize Batı'ya anlatma derdindeler.
Dünyaya saldıkları "general korku" Kürdistan'da şimdilik yenildi.
Yorumlar
Yorum Gönder