Merve Şebnem Oruç'un Yenişafak'ta yayımlanan Rojava savaşı tarafları analizi
Eğri oturup doğru konuşmalı. Günlerdir medyada Suriye'de bir
Kürt Devleti'nin temellerinin atıldığı ilan ediliyor, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO)
ve PKK'nin savaştığı haberleri veriliyor. İlgili haberlerin görüntüsünde
Resulayn'da (Serekaniye) Nusra Cephesi bayrağının indirildiğini gördüğümüz
halde, haber metninde bu durum 'ÖSO bayrağını indirdiler' şeklinde
dillendiriliyor. Bu çarpıtmanın iki nedeni olabilir. Ya Türkiye basınının dış
haberler servislerinde Suriye'deki muhalif grupları tanıyan, arasındaki farkı bilen
ve önemini anlayan çok az ya da bu çarpıtma bilerek yapılıyor.
Evet, Suriye'de bir devlet kurma hazırlıkları yapılıyor. Ama
bunu yapan Kürtler değil. Bilmeyenler için not düşelim; Suriye Kürtleri
Rojava'da zaten bir devrim yapmış bulunmakta ve bunun birinci yıldönümünü
kutluyorlar. Dahası bu sürede Rojava'yla Türkiye sınırında hiçbir sorun
yaşanmadı. Esasen Suriye'de, Irak El Kaidesi, yeni adıyla Irak ve Şam İslam
Devleti (Islamic State of Iraq and Bilad ash-Sham ya da the Levant - IŞİD) yeni
bir devlet kurmaya hazırlanıyor. Bu yüzden Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, yaşananlardan
yola çıkarak 'BM Güvenlik Konseyi'nin toplanması'ndan söz ediyor.
SURİYE'NİN KUZEYİNDE KİMİNLE KİM SAVAŞIYOR?
Çatışmalar geçtiğimiz hafta Ceylanpınar'a 100 m uzaklıktaki
Resulayn'da başladı ve Rojava'nın silahlı gücü olarak oluşturulan YPG ile
IŞİD'in başını çektiği, Nusra ile Ghuraba el-Şam'ı da barındıran El Kaide
unsurları arasında geçti. IŞİD yukarıda belirttiğim gibi Irak El Kaidesi'nin
yeni adı. Cihadist bir grup olan Ghuraba el-Şam'ı da Suriyeli olmayan yabancı
savaşçılar oluşturuyor. Ahrar el-Şam gibi Suriyeli muhaliflerden oluşan Suriye
İslam Cephesindeki bazı tugayların da bu çatışmalara katıldığı iddia edilmiş
olsa da bu doğrulanabilmiş değil. Suriye İslam Cephesi, Ahrar el-Şam (İdlib),
Ensar el-Şam (Lazkiye), El-Tevhid (Dayr az-Zawr), El-Fecr (Halep), Kürt
Selahattin Tugayı (Afrin) gibi çeşitli gruplardan oluşuyor ve ÖSO ile birlikte
Esad rejimine karşı savaşıyor. Yani Esad rejimine karşı savaşan tek ve düzenli
bir muhalif ordudan bahsetmek mümkün değil, Suriye'de sahada onlarca grup,
ittifak ve cephe var.
Resulayn'da başlayan çatışmalar bir günde, Kaide'ye bağlı
grupların Kürt mahallelerine saldırmasıyla Akçakale sınırındaki Tel Ebyad'a
taşındı. Tel Ebyad'da YPG'ye Halep bölgesinde aktif olan Ekrad Cephesi de
destek verdi. Ekrad'ın YPG'ye desteği önemli çünkü bu cephe rejim muhalifi Kürt
gruplardan oluşuyor ve ÖSO ile beraber hareket ediyor. Kısaca, şu anda rejim
karşıtı Kürt gruplarla El Kaideci gruplar arasında Akçakale, Rakka, Ceylanpınar
ve Haseke arasında kalan bölgede rejim askerlerine gerek kalmadan kıran kırana
bir savaş yaşanıyor.
NUSRA-IŞİD KRİZİ
Bu gelişmeler bazılarımız için ani gibi görünse de
Nisan-Haziran arasında Nusra ve IŞİD arasında yaşanan gerginliği takip edenler
için öyle değil.
Irak El Kaidesinin lideri Ebu Bekir El-Bağdadi, Nisan ayında
kurduğu IŞİD'in çatısı altında Nusra'yla birleştiklerini açıklamış; ancak Nusra
lideri Muhammed El-Colani bunu yalanlamıştı. El Kaide şeyhi Eymen El-Zevahiri,
Haziran'da Bağdadi'nin iki grubu birleştirme kararını kendisine danışmadan
aldığını belirterek Kaide'nin Suriye komutanlığının Colani'de olduğunu
belirtmiş, Bağdadi'nin yetkilerinin ise Irak'la sınırlı olduğunu vurgulamış ve
tartışmaları sonlandırmıştı. Ancak Zevahiri, Bağdadi'nin Halep'te karargah
kurmasına da karşı çıkmadı. Bu rekabetin ardından Bağdadi'nin Suriye'den
çıkmaması Nusra'yı iyice zayıflatmış oldu.
Zevahiri tartışmaları sonlandırmıştı ancak olan olmuştu bir
kere. Bu süreçte Suriye'de muhaliflerin en güçlü birliği olarak bilinen ve
farklı ülkelerden 'cihad' için gelenlerin toplandığı birlik olan Nusra ikiye
bölünmüştü. Colani, Zevahiri'ye dini bağlılık yemini etmişti ama askeri ya da
politik bir yemin değildi bu; Bağdadi ile arasına mesafe koyma amacına
dayanıyordu. Ve bu taktik, sürecin Colani'nin istediği şekilde gelişmesini
sağlamadı.
Colani'nin yakın çevresi, Colani'ye tuzak kurulduğu
görüşünde. Buna göre, Nusra içerisinde çok sayıda hayranı olan Bağdadi,
Colani'ye rakip olarak Irak'tan Halep'e gönderildi. Bağdadi, Colani'nin emrinde
savaşmış olanları etkilemeye ve askeri kararlara müdahil olmaya başladı.
Birleşme ilanıyla beraber İdlip'teki Nusra Cephesi'nin %70'i, çağrıya uyarak
IŞİD'e katıldı. Nusra kaynakları Suriye'nin doğusunda bu sayının daha çok
olduğunu söylüyor. Nusra'nın kalesi olan Halep'te ise cepheden kopmalar, daha
az olmakla beraber, bölünmenin etkisi, şehir idaresinden operasyonlara kadar
birçok alanı etkiledi. Hatta Haziran'da, Halep'te un fabrikalarında kontrolü
ellerinde tutan Nusra savaşçıları Bağdadi liderliğindeki IŞİD'e katıldı. Bu
grubun, unun dağıtımından sorumlu olan Nusra'yı tanımaması yüzünden, şehirde
bir süre un krizi yaşandı.
IŞİD İHLALLERİ 'FAİLİ NUSRA' OLARAK BİLİNİYOR
Küresel cihad hareketinin Suriye ile sınırlı kalmaması
gerektiğini düşünen IŞİD şu anda Suriye'de sahada İslamcı grupların kontrolünü
ele geçiriyor. IŞİD'in işlediği hemen her şiddet olayı daha çok tanındığı için
Nusra'nın üzerine kalmakta. Örneğin Lazkiye'ye giden ÖSO'ya bağlı El-İzz
bin Abdusselam Tugayları Komutanı Muhammed Kemal Hamami'ye suikast düzenleyen
de IŞİD idi, bu da pek çok habere 'faili Nusra' olarak yansıdı. Bugüne kadar
Nusra ile iyi geçinmiş olan Halep'teki ÖSO savaşçıları da, IŞİD'in amacının
rejimle savaşmak olmadığını söylüyor. Suriye Yerel Koordinasyon
Komiteleri (LCC) IŞİD'in ihlallerini rejimin kontrolü dışındaki bölgelerde
gerçekleştirdiğini, infaza varan şiddet yöntemlerine başvurarak görüşlerini
Suriyelilere dayatmak istediklerini ve kafalarda soru işaretlerine neden
olduklarını ifade ediyor. IŞİD'in bu ihlalleri Esad rejiminin kontrolü
dışındaki bölgelerin kaosa sürüklenmesine yol açıyor ve devrimin kazanımlarını
yok ediyor. Bu da iç savaşı rejim ve karşıtları arasındaki politik bir savaştan
daha öteye taşınıyor.
Öte yandan Pazar akşamı yaşanan diğer gelişme, IŞİD'in
yakında daha da güçleneceğinin sinyallerini veriyor. Irak'taki işkenceleriyle
ün yapmış Ebu Gureyb ve Taci hapishanelerine başarılı bir saldırı
gerçekleştirildiğini bildiren IŞİD, ISIS'in üst düzey komutanları dahil çok
sayıda mahkumu kaçırdı. Bu başarının getireceği popülerlik, İslamcı grupları
İŞİD'e bağlayacak ve bireysel katılımları artıracak olması nedeniyle oldukça
kritik.
İSİS'in Suriye içerisindeki gücünü artırmak için dışarıdan
destek aldığına da dikkat etmek gerekiyor. Pakistan Talibanı'nın (Tehrik-i
Taliban) Suriye'ye bu ay 300'e yakın savaşçı gönderdiği açıklanmıştı. Tehrik-i
Taliban sözcüsü Abdulreşid Abbasi bu savaşçıları Bağdadi'nin ricasıyla
gönderdiklerini ifade etmişti.
El Ekrad Cephesinin, Telabyad'daki çatışmaların, Kaide'nin
çatısı altına girmeyi kabul etmemelerinden kaynaklı olduğunu söylemesi de bu
bağlamda doğru görünüyor. Yüzlerce Kürt sivilin kaçırıldığına işaret eden El
Ekrad şöyle söylüyor: 'Şu anda Kaide'nin yanında yer alan taburlara şunu
hatırlatmak istiyoruz: Biz ve Telabyad'daki tüm siviller, onları kabul
ettiğimizde devrimi onlarda gördük ancak bu zulmün kendilerinden geleceğini hiç
düşünmemiştik.' Benzer bir uyarıyı geçtiğimiz hafta Suriye İhvan'ı da yapmış ve
muhalif grupları kardeş kavgasına dikkat çekerek uyarmıştı.
Bu açıdan bakıldığında IŞİD'in Suriye'de bulunma amacının
rejimle savaş olmadığını ve diğer grupları kendine biat ettirmek ya da
zayıflatmak suretiyle muhaliflerin elindeki bölgeleri ele geçirmeye başladığı
anlaşılıyor. Yani ihlaller işgale varmış durumda. Ancak diğer yandan da, Suriye'ye
askeri müdahale için Batı tarafından istenen şartları olgunlaştırdığını
söylemek de zor değil. Hâlihazırda Suriye'ye silah göndermek için sevkiyat
kararı alsa da uzun süredir nazlanan ABD ve AB, mevzubahis El Kaide olduğu için
askeri müdahaleyi düşünebilir demek imkansız görünmüyor. Bu sırada Türkiye'de
ise, bu karmaşık konuda bilgi eksikliğinden yararlanılarak 'çözüm süreci'ni
baltalayacak yazılar yazılıp çiziliyor. İşin en üzücü yanı, tüm bu hesap
kitapların bedelini bu kez de Suriye'nin Kürtler ödüyor.
Yorumlar
Yorum Gönder