Rojava'da 'Siyasal Durum...' - Amed Dicle

Bir önceki yazımızda (Okumak için tıklayın: Rojava'nın siyasal yapısı) Rojava'daki siyasal şekillenmenin özetini sunmuştuk. Yeni durumla birlikte Rojava'da siyasal bir çekişme-mücadele  başlamış denilebilinir. PYD'nin de içinde bulunduğu Rojava Demokratik Halk meclisi bir tarafı, ağırlıkta KDP eğilimli partilerin içinde olduğu ENKS-Suriye Kürt Ulusal Meclisi diğer tarafı temsil ediyor. Aralarında ciddi vizyon ve perspektif farklılığı olduğu söylenebilir. Tarafların bu durumu olumlu yönetmesi Rojava halkının, Rojava'nın refahı ve geleceği için kazandırıcı bir yarış olur. 
Devrim süreci başladığında özellikle Türkiye gibi ülkeler KDP üzerinden ENKS'yi Rojava'da tek muhatap olarak görmek istedi. Bu süreçte Yüksek Kürt Konseyi ilan edildi ve bir kaç gün sonra  Davutoğlu Temmuz 2012'de Hewler'de ENKS temsilcileriyle bir toplantı yaptı. ENKS içindeki bazı partilerle de farklı zeminlerde toplantılar yapıldı. Azadi partisi ve Salahê Bedrettin gibi şahsiyetlere silah ve para yardımı yapıldı. 
Bir süre önce Amudê'de çıkan olaylar bu ilişki ağının sonucuydu. Yanısıra; El Parti ve Azadi üyeleri  Efrin'de gazetecilere ve Halk meclisi yetkililerine bombalı saldırıda bulunurken yakalandı. Bunların ifadeleri basına yansıdı. Bir çok örnekte göründüğü üzere Türkiye, Kuzey Kürdistan'daki tecrübesini kullanarak Rojava'da 'silahlı korucular' örgütlemek istedi. Nitekim Azadi'nin (suç üstü durumu da koruculuğa hevesini  ortaya koyuyor) bu durumu Yüksek Kürt Konseyinin kararıyla soruşturmaya alındı. 
Devrimin ilk gününden bu güne bazı siyasi yapılar olumsuz tutum ve pratikler içine girmiş olsa da Türk devletinin istediği  'Kürtlerin iç çatışması' gerçekleşmedi. Aksine Rojava'daki siyasal eğilimler daha da yakınlaştı. Son iki haftalık gelişmeler bu birliği pekiştirdi. 
Suriye'ye askeri müdahale tartışmalarının olduğu dönemlerde ENKS, Suriye Ulusal Koalisyonuna üye olma talebinde bulundu. Koalisyon zorlu iç tartışmalardan sonra talebi kabul ettiğini açıkladı. Ancak Kürt tarafının taleplerine ilişkin kararı daha sonra vereceğini belirtti. Aynı koalisyon geçtiğimiz günlerde, Suriye'ye ilişkin kararı gelecekte kurulacak parlamentonun alacağını söyledi. Kürtlerin, 'muhalefet Kürtleri bir halk olarak kabul etmeli' talebini 'bir ülkede iki halk olmaz' ifadesiyle reddedildi. Muhalefetin Kürtlere yönelik bu yaklaşımı takvim meselesi değil zihniyet meselesidir.
PYD, muhalefetin bu şövenist tutumunu kabul etmediği için mesafeli yaklaşıyor. Suriye Ulusal Koalisyonu bu tutumuyla PYD'ye muhalefet eden Kürtlerin bile PYD ile yakınlaşmasına yol açtı. Çünkü, PYD'nin koalisyon için söyledikleri bizzat kendileri tarafından teyit edildi. 
Koalisyonun Kürtleri kabul etmeme tutumu ENKS çatısı altındaki partileri de ayrı düşmesine yol açtı. Şimdiye kadar PYD'ye, "Neden muhalefetin içine girmiyoruz" diyen bazı partiler şimdi kendileri muhalefetin engeline takıldılar. Böylece; Rojava'daki her iki meclisin birbirine mahkum oldukları fazlasıyla anlaşılmış oldu.
Bu gelişmeler PYD'nin Öcalan'ın perspektifleri çerçevesinde formüle ettiği geçici yönetim oluşturma projesinin daha erken hayata geçmesine yol açtı. Her Meclisin içinde yer aldığı bir komite oluşturuldu ve yakın bir zamanda seçimlerle Rojava'nın ortak meclisi oluşturulacak. 
Elbette Rojava'da iç siyasi mücadele her zaman olacak. Bunun olması da gerekiyor. Tek mesele bunun silahlı bir yöne kaymaması. Azadi'nin Türkiye'den destek alarak böyle bir işe girişmesi de deşifre olmuş durumda. Salih Müslim'in son Türkiye ziyaretinden hemen sonra Azadi'nin başkanı Mustafa Cuma ve El Parti başkanı Abdulhakim Beşar Ankara'ya davet edildiler. Bu görüşmenin içeriği basından gizlense de  El Parti ve kısmen Guney Kürdistan'daki KDP'ye dayanarak, Rojava'da ikinci bir ordu kurmak istedikleri biliniyor. Sêmalka sınır kapısının kapatılmasıyla da hedeflenenlerden biri de  bu isteğin gerçekleştirilmesi için baskı oluşturmak. Rojava Halk Meclisi ve PYD bunu kabul etmiyor ve tüm askeri yapıların YPG'de birleşerek Yüksek Kürt Konseyine bağlı çalışması isteniyor. 
İkinci bir askeri yapılanmanın Güney Kürdistan'daki gibi iç çatışmalara zemin olabileceği herkesi kaygılandıran bir durum. Buna rağmen KDP eğilimli partilerin Rojava'ya 'Güney modelini' dayattıklarını biliyoruz. Bu çevreden bazı yetkililerin PYD'ye otorite ve ekonomiyi %50 paylaşalım dediğini, PYD'nin, 'otorite ve ekonomi halka aittir' diyerek bu öneriyi kabul etmemesinden dolayı Sêmalka kapısının kapandığını da biliyoruz. 
Peki Güney Kürdistan siyasal açıdan Rojava'ya model olabilir mi?
Veya Rojava'da gelişen durum Kürtlerin (4 parça Kürdistan'a)  model olabilir mi? Bu sorunun cevabını bulmak için tekrar da olsa Rojava'daki siyasal-sosyal duruma göz atmakta fayda var.
1- Coğrafik olarak Rojava mevcut durumda üç parçaya bölünmüş ve ara bölgelerde şiddetli çatışmalar var. Bu durum Suriye'nin geleceğiyle birlikte netleşecek. Aynı zamanda; bu bölgeler önemli oranda 'Araplaştırılmış'. Arap aşiretlerin de kendi aralarında sorun ve çelişkileri var. Rojava'daki siyasal otoriteler şimdi aynı koordinasyon altında çalışıyor ancak coğrafik bölünmüşlük ciddi bir mesele. Oysa Güney Kürdistan tek parça. Fakat tümü Kürt yönetiminin denetiminde değil. Kürdistan'ın %56'si Kürtlerin denetiminde, geri kalan (Kerkük gibi petrol bölgeleri) Bağdat hükümetine bağlı. Rojava'daki petrol bölgesi ise şimdi Kürtlerin denetiminde ve saldırıların temelinde de bu petrol kaynakları var. 
2-Rojava, Arap Medyasının deyimiyle 'Suriye ekonomisinin ana kaynağı.' Cızire bölgesindeki Petrol ve tarım Suriye ekonomisinin yarısından fazlasını karşılıyor. Kobanê'deki tarım ve Efrin'deki zeytin arazileri bununla birleştiğinde müthiş bir ekonomik potansiyel ortaya çıkıyor.
3-Kültürel olarak Rojava halkı Kuzey Kürdistan'daki Kürtlere daha yakın. Bir şehrin ayrı devletlerinde yaşayan akrabalar. Ve orada sadece Kürtçenin Kurmanci lehçesi konuşuluyor. 
4-Güney'de ve aslında tüm Ortadoğu'da toplum mühendisliğiyle siyaset yapılır, siyaset değişik sınıfların inisiyatifinde şekillenir. Ancak Rojava'da tüm sorunlara rağmen toplum doğrudan siyasi ve ekonomik üretime katılıyor. Siyasetçinin itibarı halka yaptığı hizmetle ölçülüyor maddi imkanlarla değil. Toplum odaklı bir örgütlenme var. Hayat maddi çıkarlar üzerine kurulu değil. Kooperatifler gibi ortak üretim ve paylaşım alanları yoğunlukta.
5-En önemlisi de Rojava'da belki de dünyadaki ve özellikle bölgedeki örneklerinin tam aksine siyasal devrimden önce toplumsal devrim gerçekleşti. Kuzey Kürtlerinin gündemleştirdikleri demokratik özerk yönetimler mevcut durumda Rojava'da hayat buluyor, siyasal, toplumsal, ideolojik ve sosyal çalışmalar kurumsallaşarak yeni yaşam kültürünü var ediyor. 
Siyasal devrimin kazanımları yanlış stratejilerle yok olabilir. Ancak toplumsal devrimler beraberinde yeniden siyasal devrimlerin yolunu açabilir. Rojava'daki 30 yıllık çalışmalar, toplumsal devrime evrilerek siyasi kazanımlar için güçlü bir zemin oluşturdu.
Özetle; Rojava tüm sorun, saldırı ve imkansızlıklarına rağmen kendi kendini yönetmeye hazırdır. İç çelişki, çatışma, sorunlar olacaktır. Ama Kürdistan'ın geneline hakim Kürt siyasal eğilimler orada ortaklaşmak durumundalar. Bu sebeple nasıl ki şimdi Suriye sadece Suriye değilse, Rojava'da sadece Rojava değildir. Tüm Kürt siyasal ve toplumsal oluşumların buluşabilecekleri demokratik bir platformdur.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kâhta'dan Madagaskar'a Osman Sebrî

Dikkat! İnsani Yardım Konvoyları Çıkabilir

Batı Kürdistan Til Koçer operasyonu askeri analizi (grafik ve analiz)